Ağaç yaşken eğilir

-
Aa
+
a
a
a

Hülya Denizalp Demircan: Merhaba sevgili açık radyo dinleyicilerim. Evet, bayramdan önceki programımızdayız. Enteresan bir konumuz var. Enteresan derken aslında ayıp etmeyeyim bütün konuklarımla, bütün konuların ilginç olduğunu düşünüyorum tabi; ama bir senedir yaptığım bu programda bugüne kadar pek az işlenmiş, şu anda da bildiğim kadarıyla çok az sivil toplum kuruluşunun çalıştığı bir konu üzerine bir konuğum var: Osman Şibik. Kendisi Semiha Şakir Vakfı’ nın temsilcisi olarak burada ve Semiha Şakir Vakfı'nın şu anda üzerinde en yoğun çalıştığı “çocuk hakları” ve “çocuk suçluluğu” konusundaki projeleriyle ilgileniyor. Murat ve ben Osman Şibik'e hoşgeldin diyoruz.

 

Osman Şibik: Hoş bulduk, merhaba!

 

Hülya Denizalp Demircan: Osman Şibik'i ben aslında 2 senedir tanıyorum. Kendisini 2 sene önce tanıma fırsatım oldu, hala da diyaloğumuz devam ediyor; ama 1 senedir programa davet etmeyi akıl edememiştim. Osman sen de beni davet etsene demeyi akıl etmedin.

 

Osman Şibik: Hep gizliden davet bekliyordum.

 

Hülya Denizalp Demircan: Genel Koordinatör olarak bu Semiha Şakir Vakfı’na gelmeden önce Osman, buraya nerden geldin? Biraz kendinden bahseder misin?

 

Osman Şibik: Sonuçta bir sivil toplum ruhu beni buralara sürükledi. Ben daha böyle 7-8 yaşlarında bir çocukken bütün mahallenin hanımları ekmek almaya beni gönderirlerdi.

 

Hülya Denizalp Demircan: Hep bir gönüllü ruhu var yani…

 

Osman Şibik: Ama bir gün, bir eylül ya da ekim sabahıydı; büyük bir sarsıntı ile uyandım, yıl 1982 idi. Erzurum'daydım. Erzurum depremi oluyordu. O deprem sırasında dağcı -dağcılık geçmişimde var- arkadaşlarla beraber toplandık; Horasan’a arama kurtarma çalışması için kürek sallamaya gittik. Yani hiçbir tecrübemiz olmadan…

 

Hülya Denizalp Demircan: AKUT’tan önce siz vardınız.

 

Osman Şibik: Orada Gerek Köyü’nde çalıştık, hep beraber… Bu Gerek Köyü’ndeki çalışmada bir gerçeği gördüm. Hizmet için işbirliği şarttı ve özellikle arama kurtarma gibi ağır işlerde ekip çalışması çok önemliydi. Sırf biz ekip olamadığımız için, ekip çalışması yapamadığımız için belki bir sürü insanın hayatı kayboldu. Daha sonraki yıllarda AKUT'un bünyesine girdim. Onun şu anda üyesiyim; ama bu sivil toplum bilinci bende temellerini o zamandan atmıştı. Daha sonra bir sürü...

 

Hülya Denizalp Demircan: Özel sektör deneyimin var.

 

Osman Şibik: Sivil toplum kuruluşlarında gönüllü olarak çalışıyordum; ama profesyonel olarak da özel sektörde çeşitli kademelerde, çeşitli işlerde çalışıyordum. İyi bir satıcı olduğumu söylerlerdi, o zamanlar, ama hep bir taraf eksikti. Ben şuna özenirdim: Ressamlara çok özenirdim. Ressamlar ya da müzisyenler son derece zevkle, huşu içinde… Bir resim yapıp, beste yaparlar; sonra onları bir şekilde satma ya da ondan para kazanma yolu seçerler ve ondan kazandıkları parayla da geçimlerini karşılarlardı. Ben hep zevk alarak çalışacağım bir işin günün birinde mesleğim olmasını çok arzu ederdim. Sonra ilk profesyonel sivil toplum tecrübeme sizin karşınızda oturarak başladım.

 

Hülya Denizalp Demircan: Eğitim Gönüllüleri…

 

Osman Şibik: Eğitim Gönüllüleri’nde ve buradan herkese de söyleyeyim, ilk defa bir sivil toplum kuruluşunda işe alınmama vesile olan Hülya Hanım’dır. Ve o zamandan bu zamana da birden fazla sivil toplum kuruluşunda son derece şevkle çalıştım. Eğitim Gönüllüleri’nden Tarih Vakfı’na geçtim, Tarih Vakfı’ndan da Semiha Şakir Vakfı’na geçtim ve hâlâ burada çalışıyorum.

 

Hülya Denizalp Demircan: Genel Koordinatör olarak çalışıyorsun. Böylelikle sevdiğin işin mesleğin olması hayaline ulaşmış oldun, değil mi? Ne mutlu sana… Evet, gelelim Semiha Şakir Vakfı'na: Osman, vakfın amacından bahsedebilir miyiz?

 

Osman Şibik: Vakıf, isminden de anlaşılacağı gibi, Semiha Şakir hanımefendinin kendi gayretleriyle ve mal varlığıyla, risk altındaki insanlara faydalı bir şeyler yapma fikrinden hareketle kurulmuş bir vakıf… 1955 yılından beri Semiha Şakir hanım yardım yaparmış (bugün anladığımız tarzda da). Sonra bunu, 1989 yılında kurumsal anlamda bir vakıf kurarak sürdürmeye başlamış. Daha çok hastaneler…

 

Hülya Denizalp Demircan: Yani hayırsever bir vatandaş iken, bir kurum haline dönüşmüş.

 

Osman Şibik: Evet, evet; çünkü yaşı da ilerledikçe bu işin bir kurumsal özelliği olması gerektiğini ve yapılan bağışların, yardımların ya da mevcut bir takım mal varlıklarının doğru bir şekilde yönetilmesi gerektiğini anlamış ve bir vakıf kurmuşlar: Semiha Şakir Vakfı kısa adı, uzun adını isterseniz…

 

Hülya Denizalp Demircan: Bayağı uzun hakikaten: Sağlık, Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı. Her şey var işin içinde.

 

Osman Şibik: Evet, bu zamana kadar da hastaneler, okullar, huzurevleri, yetiştirme yurtları, rehabilitasyon merkezleri, camiler... aklınıza gelen her türlü alanda destek vermiş. Desteği de daha çok devlete yönelik, devletin ihtiyaç duyduğu ve yetişemediği alanlarda destek olarak başlamış. Tabii yatırımlar sonuçta yapılıp devlete devredilen binalar oluyor, onlardan sonra son zamanlarda da insana yatırım yapmanın, özellikle de çocuklara yatırım yapmanın daha anlamlı olacağı ile ilgili bir fikir üretilmiş ve Semiha Şakir Vakfı bünyesinde çocuk haklarını araştırmayla ilgili bir merkez kurulmuş.

 

Hülya Denizalp Demircan: “Çocuk Hakları Merkezi”.

 

Osman Şibik: Evet, evet… Bundan sonra -mişli ve -mışlı zaman ekinin dışında, artık kuruldu, diyorum, çünkü ben de bu merkezin bie parçasıyım. Burada ileriki zamanlarda çocuk hakları ile ilgili bütün alanlarda çalışılacak; ama şu anda çok geniş bir kavram olduğu için daha çok risk altındaki çocuklarla ilgili projeler üretmeyi hedeflemiştik. Risk altı da çok geniş bir kavram…

 

Hülya Denizalp Demircan: Evet, ben şimdi onu diyecektim.

 

Osman Şibik: Onu da çok daralttık. Suç işlemiş çocukların yeniden sosyal hayata kazandırılması ile ilgili birden fazla proje üzerinde çalışmaya başladık.

 

Hülya Denizalp Demircan: Başlayalı ne kadar süre oldu, Osman?

 

Osman Şibik: 8 aydır çalışıyoruz.

 

Hülya Denizalp Demircan: 8 aydır, çok yeni bir yapılanma o zaman…

 

Osman Şibik: Evet, evet… Alt yapısı birkaç seneye dayanıyor; ama fiilen uygulaması 8 aydır…

 

Hülya Denizalp Demircan: Bilfiil uygulaması 8 aydır… Peki, neden bu seçildi, desem… Bir özel nedeni var mı, yoksa gelişmeler mi bu noktaya getirdi? Veya senin bildin kadarıyla bu suç işlemiş çocukların rehabilitasyonu konusunda başka nerede, ne yapılıyor; bunları paylaşır mısın, bizimle..?

 

Osman Şibik: Suça itilmiş çocukların yeniden sosyal hayata kazandırılması ile ilgili çalışan vakıflar ya da dernekler bir elin parmaklarını geçmiyorlar. Bu suç, çocuk-suç kavramı, yeniden sosyalleşme kavramı, bizde hep gözardı edilmiş bir konu; ama geçmişe baktığımız zaman da ilgisizlikten dolayı çığ gibi büyüyen bir kavram. Yani bugünkü gördüğümüz o mafyaların, çetelerin, çete elemanlarının hepsinin zamanında bir çocuk olduğunu düşünürsek, o zamanlar doğru bir yatırımla yaklaşılsaydı çocuklara, sosyal hayata çekilebilselerdi belki, şimdi durum daha değişik olacaktı. Bizim özellikle ilgilenmemizin sebebi ilgilenen insanların az olması.

 

Hülya Denizalp Demircan: Şu anda Semiha Şakir Vakfı yoğunluklu olarak bu topluma yeniden kazandırılma konusunda uğraş veriyor anladığım kadarıyla, peki bu kazandırılma için neler yapıyorsunuz?

 

Osman Şibik: Birden fazla projemiz var; çünkü bu projeye başladığımız zaman bir şeyi yapabilmek için başka ihtiyaçlar ortaya çıkıyor, o ihtiyaçları gidermek için bir proje, arkasından başka bir proje ve birden fazla…

 

Hülya Denizalp Demircan: Baştan hiç görmediğimiz şeyler çıkabiliyor, tamamlayıcı şeyler çıkıyor.

 

Osman Şibik: İhtiyaçlardan kaynaklanan değişik çalışma alanları ortaya çıkıyor. Onun için, biz bunu üçe ayırdık, dedik ki; bizim öncelikli hedeflerimiz, öncelikli çalışmak istediğimiz projelerimiz; orta vadede projelerimiz ve uzak vadelerimiz olsun… Önce üçe ayıralım, dedik.

 

Hülya Denizalp Demircan: Süreç olarak üçe ayırdınız.

 

Osman Şibik: Evet, süreç olarak üçe ayırdık ve bu süreç içerisinde de çalışacağımız projeleri belirledik. Şimdi birinci olarak suç kavramı ortaya çıkınca biliyorsunuz; ıslahevleri, hapishaneler, Adalet Bakanlığı… Birden fazla kurum ve kuruluşun müştereken çalışması gereken projeler. Bunu da tespit ettikten sonra dedik ki; biz bunu ciddi olarak yapmak istiyorsak, o zaman partnerimizi doğru şekilde belirlememiz ve onunla mutlaka bir anlaşma yapmamız gerekiyor. Partnerimiz de Adalet Bakanlığı… Ve oturduk, uzun uğraşılardan sonra Adalet Bakanlığı'yla çocuk tutukevlerinde ve ıslahevlerinde eğitim ve öğretim merkezi kurulması ile ilgili bir proje hazırladık; çünkü aslında en başından söylemem gerekiyordu, yaptığımız bütün projelerin ana kaynağı eğitim olacak bizde. Yani biz topluma yeniden kazandırılma, toplum içinde yaşama, çocuğun kendini iyi hissetmesi, bireyin kendini iyi hissetmesi, diğer insanlarla iyi ilişkiler kurmasının temelinin eğitim olacağına inanıyoruz.

 

Hülya Denizalp Demircan: Eğitimden geçiyor, diyorsun.

 

Osman Şibik: Ve eğitimin de sürekli olmasından…

 

Hülya Denizalp Demircan: Yani yaptık, bitti yok…

 

Osman Şibik: Şimdi vakfımızın birden fazla partneri olması ve bunun da Adalet Bakanlığı olması gerekiyordu. Biz oturduk, Adalet Bakanlığı’ndan bu işle sorumlu insanlarla, Çocuk Şubesi Müdürlüğü’yle uzun süren bir protokol taslağı hazırladık. Bu protokolü (Çocuk tutukevleri ve ıslahevleri, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne bağlıdır) Genel Müdürlüğe sunduk, Genel Müdürlüğün onayından sonra Bakanın imzası ile bu protokolü imzaladık. Aslına bakarsanız bu protokol, yani cumhuriyet tarihinde diyorum ben de, çok atıyor diyebilirsiniz, en azından Adalet Bakanlığı tarihinde bir dönüm noktasıdır; çünkü Adalet Bakanlığı’nın o bildiğimiz tutukevlerinin içerisinde kapalı mekanlarında, hani hiç kimsenin giremediğini düşündüğü kapalı bir mekanında, Adalet Bakanlığı, bir sivil toplum kuruluşuna kendi bağımsız mekanını, kendi bağımsız personelini, kendi gönüllülerini ve kendi eğitim programlarını çocuklar üzerine uygulama hakkı verdi. Yani sadece bu protokol bile yazılı, görsel, sözlü basında birinci haber olarak birinci sayfada günlerce yer almalıydı.

 

Hülya Denizalp Demircan: Ne oldu?

 

Osman Şibik: Tek bir haber çıkmadı ve biz bunu 2 defa tekrarladık: Birincisi protokolü imzaladık, ikincisi de protokolden 2 ay sonra Adalet Bakanlığı’ndan bir daha randevu aldık, tanıtım ile ilgili bir çalışma daha yaptık. Gene kimse yayınlamadı. Herkesin öncelikleri başkaydı; ama şeyi isterdim, ben…

 

Hülya Denizalp Demircan: Kötü bir iş olsaydı çıkardı.

 

Osman Şibik: Aydın Cezaevi’nde çocuklara yapılan diyelim işkenceyle ilgili bütün basın birinci sayfadan günlerce haber yaptı.

 

Hülya Denizalp Demircan: İşte benim söylemek istediğim de bu…

 

Osman Şibik: Aynı haberin iyileştirilmesi ile ilgili, yani bunun ortadan kaldırılması ile ilgili yarattığımız kamuoyunun doğru şekilde kanalize edildiği ile ilgili haberi de insanların yayınlaması gerekiyordu.

 

Hülya Denizalp Demircan: İşte Açık Radyo bunun için var zaten; bağımsız haberin duyulabilmesi için… Hakikaten, yani medyanın ne olduğunu düşündüğün zaman Açık Radyo’nun önemi orada çıkıyor. Bu da anti-parantez… Peki bu protokolü yaptıktan sonra, uygulamada neler yapmaya başladınız?

 

Osman Şibik: Bakırköy ile ilgili bir protokol, bir de Bakırköy Çocuk Tutukevi’ni biz pilot bölge olarak seçtik. Buranın içerisinde eğitim ve öğretim merkezi çalışmalarımız devam ediyor. Onun eğitim programlarını oluşturuyoruz. Tabii burada başka bir şey çıktı; çocuğa ulaşmada tutukevinin içerisinde başka etki, nasıl diyeyim…

 

Hülya Denizalp Demircan: İhtiyaçlar..?

 

Osman Şibik: Etkiler var; çocuğa etki eden başka faktörler var. Bunlardan bir tanesi infaz koruma memurları, diğeri buradaki çocuklarla ilgili çalışan uzmanlar var. Psikologlar var, sosyal hizmet uzmanları var.

 

Hülya Denizalp Demircan: Hepsinin eğitilmesi gerekiyor, değil mi?

 

Osman Şibik: Evet; çünkü oradaki zor şartlarda yatan çocuklar, yetişkinler, orda çalışan profesyoneller, onların mesleği gereği orada çalışma şartları ağır oluyor, onlara da uygun projeler üretmemiz gerekiyordu. O zaman biz şöyle yaptık, dedik ki: Yakın vadeli projelerde; bir, tutukevlerinin içerisinde eğitim ve öğretim merkezleri açalım, sonra infaz koruma memurlarına yönelik eğitim ve süpervizyon projesi geliştirelim. Bunlar sürekli olsun, her hafta olsun ve orada infaz koruma memurları bir uzman psikolog eşliğinde vaka tartışması yapsınlar, neyi nasıl yaptığı zaman ne sonuçlar doğurmuş aslında, nasıl davranması gerektiği ile ilgili eğitimler alsınlar, gene uzmanlarla ilgili aynı şekilde eğitim ve süpervizyon çalışması yapalım, arkasından çocuklara eğitim ve öğretim merkezimizde de interaktif eğitim metoduyla doğru, rol modelli gönüllülerle çocukları sosyal hayata hazırlayacak eğitim programlarını uygulayalım.

 

Hülya Denizalp Demircan: Bu üçünün birlikte olması gerekli…

 

Osman Şibik: Evet, evet… Bundan sonra da çocuğu suç işlemeye iten sebep yakın çevresi, ailesi ise ve çocuk artık bu çevreden uzak kalarak suç işlemek istemiyorsa, o çocukları da barınma merkezlerimizde barındıralım. Hem ihtiyaçlarını karşılayalım, hem okula gidiyorsa okula gitmelerini sağlayalım, işe gitmesi gerekiyorsa işe gitmesini sağlayalım, gene sosyal beceri eğitimleri ile bu çocukları destekleyelim. Ne zamana kadar? Ayakları üstünde duran bireyler oluncaya kadar destekleyelim.

 

Hülya Denizalp Demircan: Çok uzun vadeli bir perspektif…

 

Osman Şibik: Daha sonra da çocuğun tutukevinde olmasını gerektirecek durumu ortadan kaldıralım. Tutukevi deyince yanlış anlaşılma var genelde. Tutukevi çocuğun henüz suçu işlediğine hükmedilmemişken, yani mahkeme aşamasında suçu işleyip işlemediği belli olmamışken gözetim altında tutulduğu mekan… Çocukların bir kısmı suç işlediği tespit edilmediğinden ya da bu suçu işlemediklerinden buradan salıveriliyorlar; yani çocuklar belki 3 ay, 5 ay, 6 ay işlemediği bir suçtan dolayı orada kalma talihsizliğinde bulunuyorlar. Bunu da ortadan kaldıracak tedbir merkezleriyle ilgili de çalışmalar yapalım. Bu da çok yeni ve Türkiye'nin gündeminde, yani en azından adalet sistemi içinde gündeminde olan, ama yaşayış anlamında bilinmeyen projeler… Tedbir merkezleri ile ilgili projeler geliştirelim. Ve bunların dışında da daha uzak vadede toplumu bilinçlendirme çalışması yapalım; yani çocukların hangi ortamlardan suça itildiklerini tespit edebilirsek, o ortamların ortadan kaldırılması ile ilgili aileyi, okulu ya da toplumu bilinçlendiren çalışmalar yapabiliriz.

 

Hülya Denizalp Demircan: Osman, şimdi vaktimiz iyice daraldı. Bu konuda yardımcı olmak isteyen herkesi gönüllü olarak kabul ediyor musunuz? Önce onu sorayım.

 

Osman Şibik: Yani şimdi herkesi kabul ediyoruz, ama…

 

Hülya Denizalp Demircan: Farklı alanlarda…

 

Osman Şibik: Farklı alanlarda ve farklı kurallara uymaları kaydıyla; çünkü çok zor bir  kulvarda çalışıyoruz.

 

Hülya Denizalp Demircan: Tabi çok özel ve dikkatli adım atılması gereken; kaş

yapalım derken, göz çıkarılmaması gereken bir alan. Peki… Gönüllü olmak için; bu maddi destek olabilir, bedensel destek olabilir, fikirsel destek olabilir... Gönüllülük alanında sizinle ilişkiye geçmek isteyenler için telefon ve e-posta adreslerini verebilir misin?

 

Osman Şibik: Hemen vereyim. Bizim merkezimiz, İstanbul Göztepe semtinde, telefon numaramız; 0 (216) 411 90 41; fax numaramız 0 (216) 411 91 60; e-mail adresimiz için, isterseniz [email protected]’u kullanabilirsiniz ya da [email protected]’u kullanabilirsiniz.

 

Hülya Denizalp Demircan: Semiha Şakir  değil, Sakir…

 

Osman Şibik: Sakir, evet… Ya da internet sitemize girebilirsiniz. www.semihasakir.org. Oradan da  bütün bilgilere ulaşabilirsiniz.

 

Hülya Denizalp Demircan: Son olarak ne söylemek istiyorsun Osman?

 

Osman Şibik: Biz öncelikle insanların sosyal sorumluluklarını yerine getirmesini bekliyoruz. Hangi alanlarda olurlarsa olsunlar; ama çocuk ve suç alanında ilgi göstermek isterlerse bu çok ciddi bir konu… Çünkü ilgilenmediğimiz ve bir şey yapmadığımız çocuklarımız günün birinde çok farklı şekillerde bize, size topluma zarar verecek hale gelebilirler. Onun için önceden bir şeyler yapmamız lazım. Bugün çok küçük boyutlarda olan problem doğru ellerde doğru şekillendirilebilir, iyi yerlere yönlendirilebilirse iyi bir gelecek bekliyor bizi… Onun içinde insanların özellikle adım atması gerekiyor. Hani derler ya “her şey küçük bir adımla başlar” diye…

 

Hülya Denizalp Demircan: Peki Osman Şibik, çok teşekkür ediyorum. Evet sevgili Açık Radyo dinleyicileri bir programın daha sonuna geldik. Şimdiden hepinizin bayramını kutluyorum. Burak ve ben size hoşça kalın diyoruz.

 

(28 Ocak 2004 tarihinde Açık Radyo’da yayınlanmıştır.)

 

Deşifrasyonu yapan: Hülya Barbaros